Belediyeler & Kurumlar için Projeler

Main Content

Karbon YutaĞI

Biyolojik Karbon Yutağı
Nedir?
• Biyolojik Karbon Yutağı Fotosentetik tek hücreli
canlıların yardımıyla küçük bir alanda büyük bir
fotosentetik etki yaratır
• Bir ağaçtaki fotosentetik hücre sayısı 12x10^13
• 200.000 yapraklı yetişkin bir çınar ağacı baz
alınarak hesaplanmıştır.(yaklaşık 600-800m2
alan)***
• 1ml biyoreaktör solüsyonundaki alg hücre sayısı
1x10^9, yani her 120 litrelik hacim için yetişkin bir
ağacı ikame ediyor. Bir tonluk biyoreaktör yaklaşık 8
yetişkin ağaca denk oksijen üretiyor ve aynı
zamanda partikül filtresi olarak işlev görüyor.**
• ***Kaynak:8billiontrees.com
• ** Sayısal değerler laboratuvar ölçüm verilerine
dayanmaktadır

 

KARBON YUTAĞI

Hava kalitesi, çevremizi ve sağlığımızı korumak için önemli bir faktördür. İnsanlar genellikle hayatlarının büyük bir kısmını iç mekanlarda geçirirler ve temiz hava solumak, solunum yolu rahatsızlıklarının önlenmesine ve alerjilere karşı direncin artmasına katkı sağlar. Aynı şekilde, dış mekan hava kalitesi de önemlidir. İşte hava kalitesinin neden önemli olduğunu anlatan bazı nedenler:

  1. Sağlık Üzerindeki Etkilerini Belirleme: Hava Kalitesi İndeksi (AQI), hava kirliliğinin insan sağlığı üzerindeki etkilerini anlayabilmek için bir gösterge olarak kullanılır. Yüksek AQI değerleri, solunum yolu rahatsızlıkları, astım, kalp-damar hastalıkları ve diğer sağlık sorunları gibi çeşitli rahatsızlıkların ortaya çıkabileceğini gösterir.
  2. Halkı Bilinçlendirme: AQI, hava çevre kirliliği konusunda toplumu bilinçlendirmek için kullanılır. Hava kirliliği ölçümleri halka duyurulduğunda, insanlar önlemler alması gerektiğini daha iyi anlayabilir. Bu da insanların maruz kaldıkları hava kirliliğine karşı farklı bölge seçimleri yapabilmelerini sağlar.
  3. Uyarı Sistemi: AQI, hava kirliliğinin yoğun olduğu dönemlerde halkı uyarmak için kullanılır. Özellikle hassas gruplar (çocuklar, yaşlılar, solunum yolu rahatsızlıkları olanlar) hava kalitesi düşük olduğunda hava kirliliğine maruz kalmamaları için uyarılırlar.
  4. Hava Kalitesi Yönetimi: AQI, hava kalitesi yönetimi için bir araç olarak kullanılır. AQI değerleri, hava kalitesindeki durumu belirlemeye yardımcı olur ve hava kirliliği ile mücadele için etkili bir şekilde katkı sağlar.

Dünya genelinde hava kirliliğinin artmasıyla hava kalitesi indeksinin önemi de artmıştır. İnsanlar için hava kirliliğindeki artış o kadar riskli hale gelmiş durumdaki, konumlarını dahi AQI değerlerine göre değiştirir hale gelmişlerdir. İnsanlardaki hava kirliliğine karşı artan duyarlılık, Dünya’yı daha yaşanabilir hale getirecektir. Bu nedenle hava kirliliğinin risklerinden korunmak için önlemler almamız önemlidir.


Kirletici

Ana Kaynağı

Sağlık Etkisi

Kükürtoksit

Fosil yakıt yanması

Solunum zolu hastalıkları

Azotoksitler

Taşıt emisyonları, Yüksek sıcaklıkta yakma prosesleri

Gaz ve solunum yolu hastalıkları, asit yağmurları

Partikül Madde

Sanayi, yakıt yanması, tarım ve ikincil kimyasal reaksiyonlar

Kanser, kalp problemleri, solunum yolu hastalıkları, bebek ölüm oralarında artış

Karbonmonoksit

Eksik yanma ürünü, taşıt emisyonları

Kandaki hemoglobin ile birleşerek oksijen taşınma kapasitesinde azalma, ölüm

Ozon

Trafikten kaynaklanan azot oksitler ve uçucu organik bileşkelerin (VOC) güneş ışığıyla değişimi

Solunum sistemi problemleri, göz ve burunda iritasyon, astım, vücut direncinde azalma

 

 

Isınma Kaynaklı Hava Kirliliği
Ateş, bulunmasından itibaren insanlık için önemli ihtiyaçlardan biri olmuştur. Özellikle ısınma amaçlı olarak yoğun şekilde kullanılmıştır. Bugün, kış aylarında ısınma amaçlı olarak evlerde, okullarda ve işyerlerinde soba ve kalorifer yakmaktayız. Soba ve kaloriferlerde yakıt olarak, odun, kömür, fuel-oil ve doğalgaz kullanılmaktadır. Bu yakıtların soba ve kaloriferlerde yakılmasıyla bacalardan çıkan karbonmonoksit(CO), kükürtdioksit(SO2), azot oksitler(NOx) ve partikül maddeler havayı kirletmektedir.

Ulaşım Kaynaklı Hava Kirliliği
Kentlerde ısınmadan kaynaklanan kirlilik kadar, nüfus artışı ve gelir düzeyinin yükselmesine paralel olarak artan motorlu taşıtların neden olduğu zararlı egzoz gazları da önlem alınması gereken önemli bir hava kirliliği sorunu olarak ortaya çıkmaktadır. Benzinli ve dizel taşıtların çıkardığı egzoz gazlarında bulunan zararlı maddelerin, özellikle nüfus ve trafiğin yoğun olduğu büyük kent merkezlerinde çevreye verdiği zararlar çok daha fazla olmaktadır. Taşıtlardan kaynaklanan kirleticiler: Karbon monoksit(CO), azot oksitle(NOx), hidrokarbonlar(HC) ve kurşundur(Pb).

Endüstri Kaynaklı Hava Kirliliği
Kalkınmanın ana sektörlerinden biri olan sanayi ile çok yönlü ve birbirini etkileyen bir ilişki olup, bu etkileşimin yarattığı olumlu sonuçlar yanında, çevre koruma açısından önlemler alınmadığı ve uygun teknolojiler kullanılmadığı takdirde çevre üzerinde olumsuz sonuçlar doğuran kirlilik sorunu ortaya çıkmakta, giderek kaynakların tahribine, çevrenin hızla kirlenmesine ve sanayi sektöründen beklenen yararların giderek azalmasına neden olmaktadır

Söz konusu partiküller ve uçucu bileşikler gerek insan sağlığı üzerinde gerekse çevre üzerinde birtakım olumsuzlukları beraberinde getirmektedir. Örneğin kurşun nörotoksin etkiye sahip olmakla birlikte bu etkileri fark edilene kadar akaryakıtlarda katkı maddesi olarak kullanılmaktaydı. Günümüzde kullanımı sınırlandırılmış olsa dahi yasal sınırlar çerçevesinde kullanımı halen devam etmektedir. Sadece partiküller değil, bunun yanısıra havada yeterli oksijen bulunmaması veya oran olarak belirli limitlerin altına düşmesi de çeşitli sağlık sorunlarını beraberinde getirmektedir.
İnsan fizyolojisi oksijence zengin coğrafyalarda uzun süre kondisyonunu koruyabilir, fakat hava kalitesi düşük ve oksijence yetersiz olan bölgelerde insan sağlığı yaygın olarak bozulmaktadır. Bünyenin enerji üretebilmesi için gerekli oksijen alınamadığında metabolizma strese girer ve gerekli enerjiyi karşılayabilmek için oksijensiz metabolik faaliyetler sonucunda protein yıkımı oranı artar. Vücut kendini onaramaz ve dolayısıyla insan ömrü de bu etkilerden payını alır.

 


İlgili sorunların asıl kaynağı ekolojik planlaması yapılmamış ve nüfus yoğunluğu sebebiyle taşıyabileceğinden çok daha yüksek popülasyonlarla karşılaşan şehirlerdir.
Yeşil alanların tahrip edilmesi, tarım alanlarının kentleşmeye yönelik kullanımı ve plansız kentleşme, göç gibi etkenler bizleri inovatif çözümler üretmeye teşvik etmektedir.

Fotosentetik biyoreaktörlerle kompakt bir alternatif sunuyoruz;
Metrekarede 10 ağacın yarattığı hava temizleme etkisini gerçekleştirebilmesinin yanısıra özel tasarımı sayesinde partikül filtresi olarak da işlev görmektedir.
Ürün ölçeğine göre saatte 30,60,90,120 metreküp havayı filtreleyebilmenin yansıra havadaki karbondioksiti absorbe ederek atmosfere oksijen sağlamaktadır. Fotosentezin ışıkla bağlantısı olduğu bilindiği üzere güneşin olmadığı süre zarfında(gece) da işlevini devam ettirebilen versiyonları mevcuttur. Dolayısıyla kullanılan alanda gece gündüz fark etmeksizin oksijen dengesini sağlayabilmektedir. 
Gerek kapalı alanlarda gerekse açık alanlarda kullanılabilen sistemlerimiz yenilenebilir enerji kaynaklarıyla beslenebildiği gibi şehir şebekesinden entegre edilen güç aktarımlarıyla da çalışabilmektedir. Çeşitli ölçeklerde uygulanabileceği üzere ilgili bölgedeki nüfus yoğunluğu, dağılımı ve bölgede mevcut hava kalitesi verilerine göre tasarımlar son halini almaktadır.
Bölgede aktif bir hava kalitesi ölçüm mekanizması olmaması durumunda sisteme entegre edilen karbondioksit, kükürtdioksit, metan ve benzeri bileşenlere duyarlı sensörlerle çalışma hızı ve sıklığı otomatik olarak ayarlanabilmektedir.

Hava kalitesiyle ilgili araştırmalar yapan ABD'li bir kuruluşun son raporuna göre, kirli hava solumak sağlık açısından en büyük riski oluşturuyor.
Chicago Üniversitesi Enerji Politikası Enstitüsü'nün (EPIC) raporu, hava kalitesinin kötü olduğu bir bölgede yaşamanın insan ömrünü ortalama iki yıldan fazla azalttığını gösteriyor.

Raporda, çok küçük partiküler maddelerin (PM) yol açtığı hava kirliliğinin "kamu sağlığı açısından en büyük dışsal tehdit olmaya devam ettiği" vurgulanıyor.
Araştırma motorlu taşıtlar, sınai üretim ve orman yangınlarının yol açtığı hava kirliliğinin sağlık üzerindeki etkisinin sigara içmeye eşdeğer olduğunu gösteriyor.
Bu kirliliğin etkisinin alkol kullanımından 3 kat daha tehlikeli olduğu belirtiliyor.

Rapordaki veriler ülkelerin 2021 yılındaki ortalama PM2.5 değerini esas alıyor.
PM havadaki çok küçük parçacıklar için kullanılan partiküler maddeleri ifade ediyor. Bu maddeler 2,5 mikrometre ve daha küçük çaplı ise PM2.5 olarak adlandırılıyor.
İndeks, metreküp başına düşen PM2.5 yoğunluğu ölçümlerine dayanıyor.
Bu partiküller, akciğerlerin derinliklerine ve kan dolaşımına girip diğer organları da etkileyebiliyor.

Güney Asya hava kirliliğinden en fazla etkilenen bölge. Buradaki kirlilik, beklenen yaşam süresinin ortalama 5 yıldan fazla azalmasına neden oluyor.
Kirliliğin en yoğun olduğu Bangladeş, Hindistan, Nepal ve Pakistan'daki yaşam süresi kaybı küresel kaybın yarısından fazlasına tekabül ediyor.
Hızlı sanayileşme ve nüfus artışı bölgede hava kalitesinin düşmesine yol açan etkenler arasında. Güney Asya'da bugünkü parçacık kirliliği seviyesi, 21. yüzyıl başındaki seviyenin yüzde 50 üzerinde seyrediyor.

Hava kirliliğinde liste başı olan Bangladeş'te nüfus başına kaybedilen yaşam süresi 6,8 yıla ulaşıyor. Buna karşılık ABD'de kaybedilen yaşam süresi 3,6 ay.
EPIC, uydu görüntülerini inceleyerek havada kirlenmeye neden olan partikülerin miktarını ve bunların yaşam süresi beklentisi üzerindeki etkilerini hesaplıyor.
Raporda, Hindistan'ın 2013'ten bu yana dünya hava kirliliği artışında yüzde 59 pay sahibi olduğu belirtiliyor.

Nüfus yoğunluğu çok yüksek olan ve dünyanın en kirli şehri olarak bilinen Yeni Delhi'de yaşam süresi beklentisi bu yüzden kişi başına 10 yıldan fazla azalıyor.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) standartlarına göre bir bölgede temiz hava solunabilmesi için PM2.5 değerinin metreküp başına en fazla 5 mikrogram olması gerekiyor.
WHO, hava kirliliğinin bu seviyeye indirilmesi halinde ortalama yaşam süresinin 2,3 yıl artacağını hesaplıyor.

Bu durumda artan yaşam süresi Pakistan'da 3,9 yıla, Nepal'de 4,6 yıla kadar çıkıyor.
Raporda Çin'in 2013- 2021 yılları arasında hava kirliliğini yüzde 42,3 oranında azalttığı belirtiliyor.

Türkiye’de metreküp başına PM2.5 miktarı 21,8 mikrogram görünüyor.
Bu, WHO standartlarının neredeyse 4,5 katına tekabül ediyor.
Bu miktarın WHO standartlarına çekilmesi halinde Türkiye'de bir insanın ortalama yaşam beklentisinin 1,6 yıl artacağı öngörülüyor.
 

Iğdırda hava kirliliği sorunu hakkında:
https://youtu.be/TOSXnoYhmMk